Tuğçe USLU

BİYOGRAFİ

 

1994 yılında Antalya’da doğan, aslen Edirne’li olan Uslu, üniversite için Edirne’ye dönerek Trakya Üniversitesi GSF Resim Bölümü’nden 2018 yılında mezun olmuştur. 2020 yılında Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Resim Anasanat Dalı’nda yüksek lisans yapmaya başlayan sanatçı, çevre ve sanatçı ilişkisi üzerine araştırmalar yapmaktadır. Resimlerinde, insanın ve doğanın gittikçe kötüleşen ilişkisini betimlemektedir.

 

 

SANAT ANLAYIŞI

 

     Çalışmalarımda, distopik bir başlık altında; bozulan ekolojiye, yeryüzüne ve insan harici yaşamlara dikkat çekmeyi amaçlamaktayım. Teknoloji kullanımının doğaya zarar vermediği, insanların diğer canlılarla denge içerisinde yaşadığı, besin kaynaklarının ulaşılabilir ve sağlıklı olduğu, yönetim sisteminin toplumun gelişimi için çabaladığı, gökyüzünün daima mavi ve denizlerin daima temiz olduğu bir dünya fikri, hepimizin hayallerinde yer eden düşüncelerdir. Şu an yaşadığımız dünya bize bunların bir çoğunu sunamaz haldedir. İnsanlar dengenin bozulmadığı, eşitliğin hüküm sürdüğü dünya tasvirini, hayallerde yaşatmaktadırlar. Resimlerime yansıyan temalarda, insanları sorgulamaya iterek, az da olsa bu hayalleri gerçekleştirmek için süreklilik içeren eylemlere başlamalarını umut etmekteyim.

     Yeryüzünün her canlıya fazlasıyla yeteceği aşikar, fakat insanoğlunun bilincinden doğan bencillik güdüsü, insanların yaşadıkları dünyayı haddinden fazla sahiplenme yönelimini doğurmaktadır. Uzun vadede bu durumun, yeryüzünün kendini yenileme kabiliyetinin azalması şeklinde sonuçları olacaktır. Günümüzde hümanist bir bakış açısıyla yaşamlarını sürdüren birçok toplum bulunmaktadır. ‘Her şey insanların hayatta kalması için vardır’ düşüncesiyle hareket etmenin, ilerleyen zamanlarda ‘insanların hayatta kalması için hiçbir şey kalmayacak’ düşüncesine evrileceği kanaatindeyim. Bu distopik hisler barındıran düşüncelerim doğrultusunda ortaya çıkardığım çalışmaların, bir izleyicinin bile kendinden parçalar bulduğunu, yaşadıklarıyla ilişkilendirip farkındalık güdüsünün hareketlenmesini sağladığını düşünmek, bana umudun yeşilinin hala solmadığını hissettirecektir. 

    Resimlerimde, dekoratif esintilerden ziyade anlamaya, hayal kurmaya ve hissetmeye yönelik etkiler barındırarak, acıyla birlikte yaşamı irdelemekteyim. Varoluş sancısı değil asıl kaygı. Asıl kaygı var olmuş her şey için yaptıklarımız ve yapabileceklerimizdir. Tuvaller bu kaygıları omuzlarında taşırken, kişilerin hisleri ile tuvallerin üzerindeki yükü azaltmalarını istemekteyim. Çünkü, sadece izleyici tuvalin üzerindeki boyalarla ve biçimlerle iletişim kurabilirse tuval onu affeder. İnsanın kendini keşfetmesi, dünyayı keşfetmesidir. Kendini keşfetmesi için tutulan ayna da tuvallerdir. Bu aynaların kötü tarafı, her zaman bakan kişiye istediği şeyi göstermemesidir. Kendisiyle yüzleşmekten kaçar insan ve yaptıklarını kabul etmek istemez. Resimlerimdeki mesele, insanın kendisiyle kavga etmesi değil, kendisiyle barışması üzerinedir. Çünkü insan, barışık olduğu duruma destek verir. Çalışmalarımda metaforlar kullanmam da bu yüzdendir aslında. Gerçeğe giden yolu hikayeleştirmek, insanın zihninde yumuşak ve sakin kavramların şekillenmesine yardımcı olur. Tam da burada; resimlerimde doğanın güç unsuru olarak betimleyebileceğimiz boynuzlara değinebiliriz. İnsan ile doğal bir güç olan boynuzların birlikte kullanılması, doğanın ve insanın birbiri içinde kaybolmasındandır. Doğanın ruhu da, insanın ruhu da bozulmaktadır. Bu bozuk ruh durumu, distopik ve karanlık betimlemelerle dile gelmekte ve melankolik hissettiren ortamların oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Yine resimlerimde kullandığım post-apokaliptik sayılabilecek dış mekanlar, aslında konunun nereye doğru gittiğini gösteren işaret tabelalarıdır. Bu tabelalar, kişinin hayal gücü ve düşünce biçimiyle birleşince olduğundan daha fazla netlik kazanacaktır.  

    Sanatın birçok dalına konu olmuş olan distopya, çoğunlukla baskıcı devlet modeli adı altında karakterize edilir. Temelde distopyalar, uyarı niteliği taşırlar. Bu uyarılar belirli bir yönetim ya da teknoloji hakkında değil, insanların standart bir şekle sokulabileceği fikrine karşıdır. Yaptığım resimler ile insanları düşünmeye sevk etmeyi, çalışmalarında bir kaygı güden her sanatçı gibi ben de amaç edinmiş bulunmaktayım. Düşünmek ve hissetmek son bulmadığı sürece, tek başına kocaman bir sanat olan doğayı anlamanın her zaman mümkün olacağını düşünmekteyim. 

Add Your Comment

Netsper © 2020. All Rights Reserved